29 Mart 2016 Salı

HAMİLE YOGASI

Gebelik süresince sürekli yapılan Yoga Programı ile; Hamile kadının fiziksel kondisyonu korunur. Duruş bozuklukları en aza indirilir. Solunum ve dolaşım sistemi güçlendirilir. Nefes kontrolü sağlanır. Karın kaslarının ve omurgadaki değişikliklerin yeniden yapılandırılması ve kolay doğum sağlanır. Hamile Yogası hamile kişinin hamilelik dönemini sağlıklı ve huzur içinde geçirmesini sağlar. Huzurlu bir hamilelik ve normal doğum yoganın faydalarından sadece bazılarıdır. Asıl önemli olan yoganın bebeğin fiziksel ve mental gelişimine olan katkılarıdır. Yoganın yardımcı olduğu başlıca konular;
1. Yoga Asanaları (pozlar) ile , rahat bir hamilelik ve doğum için bedeni hazırlar. Bebeğe giden kan akışını arttırarak daha iyi beslenmesini sağlar. 

2. Pranayama (nefes) teknikleri ile hem annenin hem bebeğin daha iyi oksijenlenmelerini ve yaşam enerjisi ile dolmalarını sağlar. 
3. Meditasyon (içe dönüş) ile, hamilelik sırasındaki korkuları, endişeleri ve akıl karışıklıklarını gidermek için harika bir yoldur. Kadının farkındalığını arttırarak bebek ile iletişime geçmesine, yardımc› olur.
4. Derin Gevşeme ise, hamilelik sırasında ve doğum için fiziksel ve ruhsal gevşeme için mükemmel bir yoldur.






26 Mart 2016 Cumartesi

YOGA VE SAĞLIK

Omurganız ne kadar esnekse siz de o kadar gençsiniz!...
Bel ağrıları genellikle omurganın sonunda kasların kemiğe yapıştığı yerde hissedilir. Eğer zamanında tedavi edilmezse hastalık kronik bir hal alır. Omurga omur denilen kemiklerden oluşur. Bu omurlar ligamentler aracılığı ile birbirine sıkıca bağlanır ve vücudun en kuvvetli kasları ile desteklenir. Bütün omurgamız iki taraftan boylu boyunca uzanan ligamentler tarafından korunur ama bu en çok lumbar bölgede yoğunlaşmıştır. Bunun nedeni travmaya en çok maruz kalan bölge olmasının yanısıra oturur pozisyonda en çok aşınan yer olmasıdır. Bu yüzden lumbar bölgenin hem esnek hem de kuvvetli bir yer olması gerekir. Birçok bel problemi ve bel ağrısı yanlış duruşa, ağrıyı ihmal etmeye, spor alışkanlığının olmamasına, gerilime, strese ve aşırı kilo almaya bağlıdır. Yaşlanma ve tekrarlayan bel ağrıları, kaslarda spazma neden olur ve kaslar elastisitelerini kaybeder. Yaşla birlikte ortaya çıkan bel ağrılarının bir diğer nedeni de osteoporozis (kemik erimesi) olabilir. Bu durum kasları uyarır ve spazma neden olur, ya da sinirlere baskı yaparak ağrıya neden olur. Yoga asanaları omurgadaki sıkışmaları serbest bırakmayı amaçlamaktadır. Burgu, yani twist hareketleri omurgayı çabuk ve etkili bir biçimde canlandıran pozlardır. Dik duran omurganın omurlarının arasında açılan mesafe, enerji ve kanın serbest dolaşımını mükemmel bir dengede tutar. Sıkışan enerji ise bedenin uç bölgelerine az miktarda gidebilmektedir. Bu durum da göğüs kafesinde daralma yaratmakta, kişi kendini neşesiz ve halsiz hissetmektedir. Omurgadaki enerji sıkışmaları serbest kaldığında ise duygusal bedende hafifleme hissi ve neşe olarak kendini göstermektedir. Ruhsal gerginlik ve bunalımlarımızda kas gerilmesine yol açar ve gerilen kaslar daha kolay zedelenir, spazma sebebiyet verir. Omurları birbirine bağayan bağlar da, yanlış kullanım ve travmalar ile zaman içinde yıpranır. Böylece omurlar birbirine sürtünmeye başlar. Bel, sırt ve karın kasları zayıflayınca hafif kambur durma eğilimi artar. Omurlar arası diskler zamanla nemli yapılarını yıpranma sebebiyle yitirince de, sertleşip yassılaşır ve böylece omurga kısalır.
Yaşlandıkça boy kısalması denilen de budur. Yoga terapi egzersizleri ile bu kısalma da durdurulabilir.

Yoga birçok kronik rahatsızlığa iyi gelir. Bilimsel araştırmalar düzenli yoga yapmanın sağlık ve canlılığı arttırmada, sadece stres ve gerginlik değil astım , diyabet , yüksek tansiyon , artritik romatizma ve sindirim sorunlarını giderme gibi birçok hastalıkta yararlı olduğunu ispatlanmıştır. Zayıf kaslar güçlenir , tutuk kaslar esnetilir , kasları , tendonları ve bağları en do¤ru biçimde çalışmaları için ayarlar. Tekrarlanan kalp krizleri, hipertansiyon ve koroner kalp hastalıklar› gibi kardiyovasküler hastalıkları önlemek konusunda önemli bir rolü vardır.
Yoga, beyinde endokrin faaliyetini kontrol eden hipotalamusu doğrudan etkiler ve kalp krizlerini önlemeye yardımcı olur. Tam bir yoga programı, egzersizler (asanalar), nefes kontrolü (pranayama), uyku kontrolü (yoga Nidra) ve zihin kontrolü (meditasyon) gibi egzersizlerden oluşur ki bunlar, kardiyak sağlığın temel tafllarıdır ve aynı zamanda da tüm dünyada kardiyologların hastalarına yogayı önermelerinin nedenidir. Yoganın tedavi yararları arasında kalp sağlığını güçlendirmesi, tansiyonu düşürmesi, kronik stresi azaltması, bağışıklık sistemini güçlendirmesi ve beyin fonksiyonlarını desteklemesi sayılabilir. Sürekli yapıldığında bedenin içsel enerji sistemleri olan hormonal, sinir ve kardiovaskülar sistemlerini düzenler ve bedenin bilinmeyen sorunlarına ve gizli stres bölgelerine yönelik bir farkındalık yaratır.

YOGA VE STRES YÖNETİMİ
Stres yönetiminin düzenli olarak çalışılması ile beden, akıl, ruh seviyesinde stresten kurtulma sağlanır. Stres neleri artırır; enerji tüketimini, kalp hızını, solunum hızını, oksijen tüketimini, kan basıncını, hassasiyeti arttırır. Yogada stres yönetimi sayesinde yavaş ve ritmik bir prana (solunum), kolay asanalar (duruşlar), içe dönüş tekniği (meditasyon) ile derinlerde yerleşmiş olan stresten kurtulma, derin gevşeme tekniği ile dinlenme sağlanır. Stres yönetiminin faydaları; fiziksel seviyede, akıl seviyesinde, ruhsal seviyede ve sosyal seviyede sıhhat düzeyini artırır. işte verimlilik süresini arttırır. Takım ruhunu tetikler. Uykusuzluk, hipertansiyon gibi strese bağlı belirtileri önler.
Stres Belirtileri
Fiziksel Seviyede; kan basıncı artışı, başağrısı, boyun, omuz ve sırt ağrısı, uyku düzeninde bozulma, kilo değişliklikleri (iştahsızlık veya aşırı yeme), kronik yorgunluk. 

Kavramsal Seviyede; konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık, düşünce karışıklığı, karar vermede zorluk, olumsuz görüş. Duygusal Seviyede; depresyon, asabiyet, ruh hali değişiklikleri, öfke patlaması, kendinden emin olmama, duygusal kontrol kaybı, çaresizlik, umutsuzluk, intihar girişimi Davranış Seviyesinde; İşte ve sosyal aktivitelerde ilgi kaybı, içki, sigara ve ilaç kullanımında artış, kendini aileden ve arkadaşlardan geri çekme, cinsel sorunlar, kavgacı kişilik.

KRANYOSAKRAL TERAPİ



KRANYOSAKRAL TERAPİ NEDİR?

KranioSakral Terapi (KST) ellerle hafifçe dokunarak uygulanan ve bedenin doğal iyileşme kapasitesini artıran bir terapidir. KST nin 40 yıldan beri ağrı ve biyomekanik, sistemik ve duygusal işlev/sağlık kaybı şeklinde ortaya çıkan birçok fizyolojik sorunun tedavisinde etkili olduğu görülmüştür.

KranioSakral Terapist esasen, bedenin kendi kendine baş edemediği sıkışmaları açmasına destek verir. Terapist, değişikliklerin hangi yönde yapılması gerektiğini kendi başına karar vererek değil, vücudun verdiği cevapları takip ederek belirler. Bu hassas yaklaşım, yöntemin güvenli ve etkili olmasını sağlar.

KST, bedeni “onarma” girişiminde bulunduğunda yaşanan sorunun devam etmesine ve iyileşmenin gecikmesine neden olan bir tedavi değildir. Bilakis, vücudun kendi kendini iyileştirme yetisini nazik ama etkili bir şekilde destekler.

Birçok geleneksel tedavinin önceliği hastalıkla savaşmak iken; Kraniosakral Terapideki prensip bedendeki kaynakların, kendi kendini iyileştirme mekanizmasını devreye sokmak amacıyla, uyarılmasıdır. Terapist, beyin ve omuriliği çevreleyen ve koruyan fiziksel ortam üzerinde çalışarak omurga zarındaki kısıtları giderir ve vücudun sinir enerjisi potansiyelini artırır. Sinir enerjisi, ayakta kalmamızı sağlayan ve vücudun kendi kendini iyileştirme kapasitesini kontrol eden hayati bir güçtür. KST seanslarında danışanların fark ettiği ilk şeylerden biri, merkezi sinir sistemleri yatıştıkça ve dengelendikçe hissettikleri derin rahatlama duygusudur. Bu derin rahatlama hissi, seans sonrasında ve hatta danışan günlük yaşantısına döndükten sonra da uzunca bir süre devam edebilir.

KST duyguların, duygusal anı ve duygusal acı olarak vücut dokularına tutunabileceğini kabul eder. Diğer birçok yöntemden daha köklü etkiler sağlayan bir tedavi şeklidir, zira sadece vücudun travmatik bir fiziksel veya duygusal deneyimden sonra hapsetmiş olabileceği enerjiden kurtulmasına yardımcı olmakla kalmaz, ayrıca travma anısının merkez sinir sisteminden kaldırılmasını da sağlar. Eğer sinir sisteminde yer eden bir travma anısı giderilmez ise; yıllar içinde sinir sisteminde kalıcı bir travma geri besleme döngüsüne, bunun sonucunda da, kronik hastalıklara neden olur.

Kraniosakral Terapi, birçok fiziksel ve duygusal durumda etkili olduğu ispatlanmış bütüncül bir bedensel çalışma yaklaşımıdır, çünkü vücudunuzun, o muhteşem kendi kendini iyileştirme mekanizmasını devreye sokarak, size daha iyi bakmasına yardımcı olur.

FAYDALARI

Yaşam kendini hareketle ifade eder. Bunun bedenimizdeki tezahürü, fizyolojik varlığımızın en derinlerinde, sağlıklı dokuların nefes alıp vermeye benzeyen ritmik bir hareket içinde olmasıdır. Ayrıca, her dokunun sağlığı kendince bir ifade edişi vardır. Eğitimli ve hassas eller, bu ritmik hareketleri dinleyip sağlığın bedende nasıl ve ne derece ifade bulduğunu anlayabilirler.

KranyoSakral Terapide önemli olan, insan sistemini bir bütün olarak ele alıp hem zihin hem bedendeki parçalanma ve hastalık paternlerinin temelinde yatan ve onlara hükmeden hapsolmuş kuvvetlerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmaktır.  Yaşamın akışında bedenlerimiz stres ve travma etkileriyle kalıplar, koşullar ve tıkanıklıklar oluşturabilir. Özellikle de büyük travmalar bazen bedende bölgesel olarak hapsolur ve sağlığın kendini ifadesi olan harekete engel oluşturabilirler. Fiziksel yaralanmalar, duygusal ya da psikolojik gerilimler, doğum travmaları, toksisite blokajlara en sık sebep olan faktörlerdir. Bu blokajlar zamanında çözülmezse geçmişte yaşanmış olanlara benzer her olayla tekrar tetiklenebilir ve birikerek bedendeki harekete ve sağlığın ifadesine engel olabilir.

KranyoSakral sistem temelde beyin ve omuriliğe ev sahipliği yapan kafatası, omurga, beyin ve omurilik zarları ile beyin-omurilik sıvısından oluşur. Merkezi sinir sistemini çevrelediği ve koruduğu için KranyoSakral sistemin her an sağlıklı olması hayati öneme sahiptir. KranyoSakral terapinin amacı da, bu sistemin kendini tam olarak ifade etmesine olanak sağlamak ve böylece, bedenin kendini iyileştirme ve düzenleme becerilerini artırmaktır. Uygulayıcının mevcudiyeti ise hasta için hem yansıtıcı bir ayna hem de hastanın değişme potansiyeli ve genel sağlığı için paha biçilemez bir hatırlatıcı görevi görmektedir.

Bir KranyoSakral terapi seansı siz giysilerinizle bir masaj masasında rahatça uzanırken uygulanır ve 60 dakika kadar sürer. Terapist ağırlığı 5 gramı geçmeyen/masaj niteliği taşımayan yumuşak dokunuşlarla sisteminizin sağlığını dinler ve sağlığın kendini tam ifade edemediği noktalarda bedenin kendini düzenlemesine yardımcı olur. Seanslar genellikle sinir sistemini derinden rahatlatan, yüzeyde görünen semptomlardan öte hastalığa kaynak olan blokajların ortadan kalktığı derin deneyimlerdir. Terapinin faydasını masaj masasından kalktığınız an hissetmeye başlayabileceğiniz gibi seansı takip eden günlerde de yarattığı değişiklikleri ve açılımları gözlemleyebilirsiniz.



KranioSakral Terapinin etkili olduğu durumlar

Bir KST seansının potansiyel olarak herkese faydası vardır, ama bazılarındaki iyileşme diğerlerine göre çok daha belirgin olabilir. KST beyin ve sinir sisteminde sağlık oluşturduğu için yaşlanmaya bağlı sorunlar, hafıza kaybı, enflamasyon, bağışıklık sistemi dengesizlikleri gibi kronik durumların oluşmasını engellemede başarılıdır.

KST ayrıca ne kadar eski olursa olsun yaralanma ve sakatlanmalarda da etkilidir. Başta doğum travması olmak üzere birçok travma ve sakatlanma, biz hatırlamasak ya da farkında olmasak bile bizi etkiler. Diş tedavileri dahil olmak üzere küçük ya da büyük cerrahi müdahalelerin iyileşmesi, dokularda oluşan gerilimin giderilmesi ve anestezi kalıntılarının sistemden temizlenmesi KST tarafından desteklenir.
 
KranioSakral Terapinin güzelliği sistemi bütüncül olarak güçlendirmesi ve güvenli bir iyileşme ortamı oluşturmasıdır.. Bu sayede beden çözülememiş sorunları ortaya koyabilir ve terapist çözüm sürecini kolaylaştırır. Sistemimizin iç zekası, doğru şekilde desteklendiğinde gerilim ve sıkışmaları öncelik sırasıyla gösterecek ve kendini güçlendirerek iyileştirecek kapasiteye sahiptir. Travmaların çözülmesi için onları ne hatırlamamız ne de tekrardan yaşamamız gerekir.

KST’nin faydalı olabileceği kimi durumlara örnekleri aşağıda bulabilirsiniz. Kendi durumunuzla ilgili bilgi almak için lütfen bağlantıya geçin:
  • ·       Kas ve iskelet sistemi
  • ·       Kronik boyun, sırt ve bel ağrıları
  • ·       Siyatik
  • ·       Kazalar, yaralanmalar, boyun incinmeleri, travmalar
  • ·       Kifoz, skolyoz
  • ·       Spor yaralanmaları
  • ·       Operasyon sonrası iyileşmeyi hızlandırma
  • ·       Baş ağrıları ve migren
  • ·       Stres ve kaygı bozuklukları
  • ·       Öğrenme ve gelişim
  • ·       Dikkat ve eksikliği ve hiperaktivite
  • ·       Autizm spektrumu
  • ·       Cerebral Palsy
  • ·       Sindirim sistemi rahatsızlıkları
  • ·       Enfeksiyonlar
  • ·       Hormonal dengesizlikler
  • ·       Stres ve kaygı bozuklukları
  • ·       Bağışıklık sistemi
  • ·       Kronik yorgunluk
  • ·       Fibromiyalji
  • ·       MS
  • ·       Çene ve ağız
  • ·       TME
  • ·       Gece diş sıkmaları
  • ·       Ortodontik tedavilerin desteklenmesi
  • ·       Trigeminal sinir ağrıları/rahatsızlıkları



HAMİLELERE FAYDALARI
KranioSakral Terapi, başta pelvis bölgesi olmak üzere, tüm vücuttaki kısıtların çözülmesini sağladığı için fiziksel, duygusal açılım ve esenlik hissi yaratarak kadınlara gebelik, doğum ve doğum sonrası nekahet süreçlerinde destek veren bir uygulamadır.

Hamile Kalma : Bir kadın yüksek seviyede stres altında veya savaş ya da kaç durumunda yaşarken vücudu üremeye hazır hale gelemez. KST, rahatlatıcı niteliğinden ötürü, kadın vücudunu gebe kalma ve doğurganlık için hazırlayan parasempatik fonksiyonun (savaş ya da kaç durumunun tam tersi) düzgün çalışmasına yardımcı olabilir.

2014 yılında Human Reproduction (İnsanda Üreme) dergisinde yayınlanan ABD menşeli bir araştırma yüksek seviyede strese maruz kalan kadınların “diğer kadınlara nazaran yüzde 29 oranında daha uzun sürede hamile kalabildiklerini ve kısırlık risklerinin iki katına çıktığını” ortaya koymuştur. Bu araştırmaya yakın zamanlarda yayınlanmış olan İngiltere menşeli başka bir araştırma kapsamında tüp bebek tedavisi gören çiftler üzerinde yapılan çalışmada da benzer sonuçlar elde edilmiştir.

KST ayrıca korku gibi geçmiş gebelik veya doğum deneyimlerinden geriye kalan güçlü duygulardan kaynaklanan fiziksel belirtilerin giderilmesi için de kullanılabilir.

Bunun dışında, eğri pelvis yapısı veya bel bölgesindeki ya da pelvik tabandaki kronik kas gerginliği de hem üreme organlarını besleyen sinirleri hem de organların kendilerini olumsuz şekilde etkileyebilir. KST, bu tür gerginlikleri hafifleterek, pelvis bölgesinde bulunan tüm kemiklerin, kasların, organların ve sinirlerin optimum fonksiyon seviyelerine ulaşmasına yardımcı olarak gebe kalma ve sağlıklı bir gebelik yaşama olasılığını artırır.

Hamilelik ve Doğum Sonrası : Kraniosakral terapi, başta pelvis olmak üzere tüm vücuttaki kısıtların çözülmesini sağlayarak ideal doğum deneyiminin oluşmasına eşlik ettiği için, hamile bir kadına annelik yolculuğu boyunca destek verir. Gebelik sırasında göz önünde bulundurulması gereken önceliklerden biri, bel ve kalça kısmındaki ağrı ve gerginliğin ortadan kalkması için pelvik kısıtların çözülmesi ve anne karnındaki bebeğin en uygun pozisyona getirilmesi suretiyle, ideal doğum sürecine hazırlıktır. Kraniosakral terapi aynı zamanda anne karnındaki bebeğe de doğum ve bağ kurma deneyimini optimum koşullarda yaşamasında yardımcı olur.
Kraniosakral terapi, genel anlamda vücut, kalp ve ruh durumunda denge oluşmasını kolaylaştırdığı için, hamile bir kadına kendi öz sağlık kaynaklarını daha verimli kullanma imkânı verir. Bir terapistin hafif dokunuşları, gebelik sırasında bağ dokularındaki ağrıyı, bebeğin ters gelme olasılığını ve bel, kalça veya kaburga bölgesindeki ağrıyı azaltarak veya tamamen önleyerek leğen kemiği ve rahim bölgesindeki dengenin oluşmasını sağlayabilir. Doğum sürecindeki kadınların kraniosakral terapi eğitimi almış, pelvis, rahim ve sakrum bölgelerini dengeye sokacak ve gevşetecek rahatlatıcı yönlendirmeler yapabilen ebelerden ve doğum koçlarından oldukça büyük fayda gördükleri tespit edilmiştir.


Yenidoğanlar için KranioSakral Terapi
 
Kraniosakral Terapi (KST) seansları yenidoğanlar için büyük ölçüde faydalı olabilir. Doğum süresinin uzadığı ve bebeğin vakum, forseps veya sezaryen gibi doğum müdahaleleri sonucu dünyaya geldiği durumlar başta olmak üzere, doğum hemen hemen her bebek için travmatik bir deneyimdir.

Bebeğin doğum kanalında kalma süresinin uzunluğu, doğuma kadar geçen sürenin uzunluğuyla doğru orantılıdır. Bu süre zarfında bebeğin kafatasının farklı parçaları kanala sığabilmek için üst üste biner. Bu farklı parçaların ayrılması süreci her zaman doğal olarak tamamlanmaz. KST ise bu ayrılma sürecinin tamamlanmasına yardımcı olan ve beynin gerekli ölçüde genişlemesine olanak tanıyan bir tedavi yöntemidir. Vakum veya forseps ekstraksiyonu sırasında, normal bir doğumda beklenebilecek etkilerin yanısıra, yenidoğanın başında meyana gelen basınç zar yırtılmalarına yol açabilir. KST bu sorunlara da optimum çözüm getirebilmektedir.

Doğum sırasında veya doğumdan hemen sonra, göbek bağını boyun çevresinden hızlıca çıkarmak veya doğum sürecini hızlandırmak amacıyla bebeğin başı veya boynu kanırtılır. Bu hareket, sinirlerin kafatasının alt kısmındaki kemiklerin arasına sıkışmasına ve sindirim sorunları, kolik, solunum güçlüğü, uyku bozukluğu, genel rahatsızlık ve benzeri daha birçok istenmeyen duruma yol açabilir. Aynı şekilde, sezaryen doğum yoluyla dünyaya gelmiş bir bebek, anne karnından dış dünyaya ilk çıkışında meydana gelen ani basınç değişikliği nedeniyle sorunlar yaşayabilir. KST bu dengenin kurulmasına da yardımcı olabilmektedir.

KranioSakral Terapi emzirme sorunlarını aşmada da özellikle etkilidir. Bu tedavi,  damak yapısındaki küçük eklem ve kemikleri doğrudan tedavi etmesi ve buradaki baskıyı azaltması, aynı zamanda emmeye bağlı sinirlerdeki gerilimi boşaltması açısından eşsizdir. Yenidoğanın ağzına özenle yerleştirilen serçe parmağının damakla doğrudan temas etmesi sayesinde, başarılı bir emme yanıtı almaktayız. Birçok emzirme danışmanı, bebeklerinin emzirme sorunlarının giderilmesi için danışanlarına kraniosakral terapi uygulamasını önermektedir.
 
Özetle, aşağıdaki maddeler terapinin yenidoğana sağladığı faydalar arasındadır:
  • ·       Doğum travması sonrası rahatlama ve denge
  • ·       Doğum sonrası kafatasının genişlemesi
  • ·       Sinir boşaltımı
  • ·       Sindirim bozukluklarının giderilmesi
  • ·       Uyku bozuklarının giderilmesine destek
  • ·       Solunum güçlüğünün giderilmesi
  • ·       Emzirme
  • ·       Kulak enfeksiyonları
  • ·       Tortikollis (Boyun çarpıklığı)
**** www.kranyosakral.com sitesinden alıntıdır. 


Seansla ilgili önbilgiler:
·      Mümkünse son kola, kahve ve siyah çayı seanstan en az 2 saat önce içmiş olun.
·      Aynı şekilde çok ağır, yağlı ya da ana öğün yemeğinizi seanstan 2 saat öncesine kadar
·      yemiş olun. Atıştırmalıklar, meyve, yemişler vb sorun değil.
·      İlk KranyoSakral seansı daha uzundur, yaklaşık 60-70 dakika kadar sürer. Seans öncesi olası soruları ve sonrası değerlendirmeyi de göz önüne alarak yaklaşık 90-100 dakikalık bir süreyi ayırmanızı öneririm.
·      Seanstan sonra mümkün olduğunca rahatlayıp, dinlenebileceğiniz ve gürültüsüz bir ortamda olun. Seanstan sonra stresli ya da koşuşturmalı bir ortama girmek seansın etkisini azaltabilir.
·      Seanstan sonraki 2 gün spor, masaj, ya da vinyasa yoga gibi  zorlayıcı fiziksel aktivitelerden uzak durmanızı öneririm. Hareket etme ihtiyacı hissederseniz rahat yürüyüş, yüzme, ya da yin yoga daha uygun olabilir.
·      Seans için soyunmaya ya da özel bir kıyafete gerek yok. Giysilerinizle bir masaj masasına uzanıyor olacaksınız. Belinizde çok kalın ya da sert kemer olmaması yeterli.


Bilgi ve Randevu için 05322044823 numaralı telefonu arayabilir
Veya

sevilaygumusayak@gmail.com adresine yazabilirsiniz.